MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
-
bayarmetin
- Mesajlar: 8
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:34
- Adı Soyadı: metin bayar
- İl: Ankara
- İlçe: keçiören
- Okul: hacimustaftarmanortaokulu
- Sınıf: 6/A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
uzaya ilk aile fotoğrafını bırakan astronot neil armustrong
-
mustafaemre12
- Mesajlar: 25
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:22
- Adı Soyadı: mustafa emre
- İl: Ankara
- İlçe: keçiören
- Okul: hacı mustafa tarman ortaokulu
- Sınıf: 6/A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
Bilimsel ilkelere bağımlı olmasına karşın teknoloji ile bilim arasında yakın bir ilişki kurulması görece yeni bir olgudur. Eski toplumlarda bilim aristokrat yapıdaki filozofların elindeydi ve bütün bilgi alanlarını kapsar nitelikteydi. Oysa teknoloji, işçi, usta ve zanaatkarın işiydi. Bu durum, sınıf ayırımından ileri geldiği kadar, belki de daha çok, Örneğin Aristoteles ya da Ptolemaios'un kuramsal bilimi ile bir değirmenci, kuyumcu, fıçı yapımcısı ya da sepicinin uğraştan ve teknolojik sorunları arasında hiçbir ilişkinin bulunmayışından kaynaklanıyordu. Bilim ile teknoloji ancak ortaçağda birbirine yakınlaşmaya başladı. 13. yüzyılın büyük filozof ve bilgini Roger Bacon barut yapımını ayrıntılarıyla betimledi, motorlu gemiler ve uçan makineler tasarladı. 16. yüzyılda Francis Bacon, deneysel bilimin savunculuğunu yaptı; bilim adamlarının usta ve zanaatkarların yöntemlerini incelemeleri, zanaatkarların ise bilimden yararlanmaları gerektiğini öne sürdü.
Teknolojinin bilim temeline oturtulması ancak 19. yüzyılda başlayan bir olgudur. Sanayide önemli bir yeri olan ilk büyük bilim adamı, organik kimyanın kurucusu olarak tanınan ve kimyasal gübreyi bulan Alman kimyacı Justus von Liebig'dir ( 1803-73). 19. yüzyılın mucitlerinin hemen tümü, çalışmalarını bilim adamlarının bulgularına dayandırmışlardır. Elektrik ampulünün icadı Faraday ve Henry'nin çalışmalarına; telefon Helmholtz'a; radyo Maxwell ve Hertz'e dayanır. Edison örneğinde bir başka gelişme daha dikkati çeker: Bilim-teknoloji işbirliğinin kurumsallaşması. Elektrik ampulünde filaman olarak kullanabileceği bir teli bulabilmek için 14 ay süreyle binlerce malzemeyi tek tek deneyen Edison, bu çabalarını New Jersey'deki Men-lo Park'ta kurduğu dünyanın ilk araştırma laboratuvannda gerçekleştirdi. Bu labora-tuvann kuruluşu modern teknoloji araştırmalarının başlangıcım simgeler. Bundan sonraki gelişmelerde teknolojide bilimsel bilgiden yararlanıldığı, teknolojik süreçlere bilimsel ilkelerin uygulanmaya başladığı gözlenir. Böylece sistem mühendisliği ve yöneylem araştırması gibi disiplinler, benzetim ve matematiksel modelleme gibi yöntemler ortaya çıkmıştır. Teknoloji ve toplum Teknolojinin çeşitli uygarlıklarda tarih boyunca gösterdiği gelişmede toplumla ilişkiler açısından başlıca üç özellik dikkati çekmektedir. Bunları toplumsal gereksinim, toplumun kaynaklan ve toplumsal ortam başlıkları altında toplamak olanaklıdır. Teknolojik gelişmede toplumsal gereksinim temel itici güç olmuştur. Bu gereksinim, örneğin, daha keskin bir bıçağa, daha güçlü bir kaldırma aygıtına, kol gücüne daha az bağımlı bir makineye, yeni bulunmuş bir yakıttan daha verimli bir biçimde yararlanan bir motora ya da yeni bir enerji kaynağına yönelik olabilir. Daha iyi silahlara gereksinim biçiminde ortaya çıkan askeri istemler de bu bağlamda ele alınabilir. Modern batı toplumunda gereksinimlerin daha çok reklamlarla belirlenmekte olduğunu da eklemek gerekir.
Teknolojik ilerlemede toplumsal kaynakların (sermaye, gereç ve vasıflı işçi) büyük önemi vardır. Leonardo da Vinci'nin ( 1452- 1519) notlarında yer alan helikopter, denizaltı ve uçak tasarımlarının hiçbiri gerçekleştirilememişti; aynı olgu, örneğin, Charles Babbage'ın ( 1792- 1871) ayrıntılı bilgisayar tasarımlan için de geçerlidir. Bir teknolojik gelişimin gerçekleştirilebilmesi için uygun gereçlerin (metali plâstik; şeraittik, dokuma vb), uygun yöntem ve tekniklerin ve bunları uygulamaya yetenekli teknik becerinin bulunması gerekir.
Teknolojik ilerlemenin bir başka koşulu da toplumsal ortamın yenilikleri algılayıp benimsemeye açık olması, toplumdaki egemen güçlerin yeniliklere karşı olumlu tavır almasıdır. Bu olumlu tavır yalnızca bir alanda, örneğin yalnızca yeni silahlar ya da yalnızca yeni denizcilik yöntemleri geliştirilmesinde kendini gösterebilir ya da örneğin 18. yüzyılda İngiliz orta sınıfında görüldüğü gibi, genel olarak yeniliğe ve gelişmeye yönelik olumlu bir davranış biçiminde ortaya çıkabilir.
Teknolojik gelişme, günümüzde pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Günümüz toplumları bu gelişmeler karşısında önemli kararlar almak durumundadır. Teknolojik gelişmeyi toplumsal amaçlarla uyumlu olacak biçimde denetleyip düzenlemenin gerekliliği ve teknolojinin günümüzde çok büyük bir hızla ilerlediği de göz önüne alındığında, toplumlara büyük bir sorumluluk yüklenmektedir.
Teknolojik gelişmenin ortaya çıkardığı temel sorunları dört ana başlıkta özetlemek olanaklıdır: Nükleer teknolojinin yol açtığı sorunlar, nüfus patlaması, öbür toplumsal sorunlar ve çevre sorunlan. Nükleer teknolojinin denetimi sorunu, temel olarak siyasal bir sorundur. Bu sorunun temelinde, dünyanın, her biri bir devlet biçiminde örgütlenmiş olan çeşitli uluslara ayrılmış yapısı yatmaktadır.
Atom bombası, bilim adamının, topluma karşı sorumluluğu konusunu ciddi bir biçimde gündeme getirmişir. Teknolojinin yalnızca bir araç olduğu, yapıcı amaçlar için de, yıkıcı amaçlar için de kullanılabileceği genel olarak kabul gören bir görüştür. Buradaki temel sorun, bu kullanım biçimini toplumların hangi süreçlerle belirleyeceği sorunudur.
İnsanlık, nükleer yıkım tehlikesini atlata-bilirse, çok yakın bir gelecekte büyük bir nüfus patlaması sorunuyla karşı karşıya gelecektir. Bu sorunun çözümünde, modern teknolojinin de yardımıyla, tutulabilecek iki yol vardır. Bunlardan birincisi doğum kontrolü yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Teknolojinin bu konuda sunduğu olanaklara, kimi ahlaki değerler ve tabular karşı çıkmaktadır. Dünya nüfusunda belirli bir dengenin sağlanabilmesi için bu çatışmanın bir biçimde çözülmesi gerekmektedir. Öte yandan en iyimser tahminler bile uygulanacak doğum kontrol programla-nyla nüfus artış hızında 20. yüzyılın sonunda ancak küçük bir azalma sağlanabileceğini öngörmektedir. Bu durumda dünya gıda üretiminin artırılması için çok yoğun çabaların harcanması gerekmektedir. Modern teknolojinin bu çabada çok büyük katkısı olacaktır.
Modern teknoloji toplumlarının karşılaştığı en önemli sorunlardan biri çevre sorunudur. İnsanoğlu yüzyıllardan beri çevreye zarar verici etkinlikler içindedir. Ama günümüzde, bir yandan nüfusun çok artmış olması, öbür yandan sanayileşmenin ulaştığı düzey, çevre sorununu dünya çapında bir bunalıma dönüştürmüştür. Bunalıma yol açan temel nedenin teknolojinin kendisi değil, insan tarafından kullanılış ve uygulanış biçimi olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Tarihin bu noktasında insanlık yok olmaya ya da sağlıklı gelişmeye giden yollardan biri arasında bir seçim yapma durumundadır.
Teknolojinin bilim temeline oturtulması ancak 19. yüzyılda başlayan bir olgudur. Sanayide önemli bir yeri olan ilk büyük bilim adamı, organik kimyanın kurucusu olarak tanınan ve kimyasal gübreyi bulan Alman kimyacı Justus von Liebig'dir ( 1803-73). 19. yüzyılın mucitlerinin hemen tümü, çalışmalarını bilim adamlarının bulgularına dayandırmışlardır. Elektrik ampulünün icadı Faraday ve Henry'nin çalışmalarına; telefon Helmholtz'a; radyo Maxwell ve Hertz'e dayanır. Edison örneğinde bir başka gelişme daha dikkati çeker: Bilim-teknoloji işbirliğinin kurumsallaşması. Elektrik ampulünde filaman olarak kullanabileceği bir teli bulabilmek için 14 ay süreyle binlerce malzemeyi tek tek deneyen Edison, bu çabalarını New Jersey'deki Men-lo Park'ta kurduğu dünyanın ilk araştırma laboratuvannda gerçekleştirdi. Bu labora-tuvann kuruluşu modern teknoloji araştırmalarının başlangıcım simgeler. Bundan sonraki gelişmelerde teknolojide bilimsel bilgiden yararlanıldığı, teknolojik süreçlere bilimsel ilkelerin uygulanmaya başladığı gözlenir. Böylece sistem mühendisliği ve yöneylem araştırması gibi disiplinler, benzetim ve matematiksel modelleme gibi yöntemler ortaya çıkmıştır. Teknoloji ve toplum Teknolojinin çeşitli uygarlıklarda tarih boyunca gösterdiği gelişmede toplumla ilişkiler açısından başlıca üç özellik dikkati çekmektedir. Bunları toplumsal gereksinim, toplumun kaynaklan ve toplumsal ortam başlıkları altında toplamak olanaklıdır. Teknolojik gelişmede toplumsal gereksinim temel itici güç olmuştur. Bu gereksinim, örneğin, daha keskin bir bıçağa, daha güçlü bir kaldırma aygıtına, kol gücüne daha az bağımlı bir makineye, yeni bulunmuş bir yakıttan daha verimli bir biçimde yararlanan bir motora ya da yeni bir enerji kaynağına yönelik olabilir. Daha iyi silahlara gereksinim biçiminde ortaya çıkan askeri istemler de bu bağlamda ele alınabilir. Modern batı toplumunda gereksinimlerin daha çok reklamlarla belirlenmekte olduğunu da eklemek gerekir.
Teknolojik ilerlemede toplumsal kaynakların (sermaye, gereç ve vasıflı işçi) büyük önemi vardır. Leonardo da Vinci'nin ( 1452- 1519) notlarında yer alan helikopter, denizaltı ve uçak tasarımlarının hiçbiri gerçekleştirilememişti; aynı olgu, örneğin, Charles Babbage'ın ( 1792- 1871) ayrıntılı bilgisayar tasarımlan için de geçerlidir. Bir teknolojik gelişimin gerçekleştirilebilmesi için uygun gereçlerin (metali plâstik; şeraittik, dokuma vb), uygun yöntem ve tekniklerin ve bunları uygulamaya yetenekli teknik becerinin bulunması gerekir.
Teknolojik ilerlemenin bir başka koşulu da toplumsal ortamın yenilikleri algılayıp benimsemeye açık olması, toplumdaki egemen güçlerin yeniliklere karşı olumlu tavır almasıdır. Bu olumlu tavır yalnızca bir alanda, örneğin yalnızca yeni silahlar ya da yalnızca yeni denizcilik yöntemleri geliştirilmesinde kendini gösterebilir ya da örneğin 18. yüzyılda İngiliz orta sınıfında görüldüğü gibi, genel olarak yeniliğe ve gelişmeye yönelik olumlu bir davranış biçiminde ortaya çıkabilir.
Teknolojik gelişme, günümüzde pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Günümüz toplumları bu gelişmeler karşısında önemli kararlar almak durumundadır. Teknolojik gelişmeyi toplumsal amaçlarla uyumlu olacak biçimde denetleyip düzenlemenin gerekliliği ve teknolojinin günümüzde çok büyük bir hızla ilerlediği de göz önüne alındığında, toplumlara büyük bir sorumluluk yüklenmektedir.
Teknolojik gelişmenin ortaya çıkardığı temel sorunları dört ana başlıkta özetlemek olanaklıdır: Nükleer teknolojinin yol açtığı sorunlar, nüfus patlaması, öbür toplumsal sorunlar ve çevre sorunlan. Nükleer teknolojinin denetimi sorunu, temel olarak siyasal bir sorundur. Bu sorunun temelinde, dünyanın, her biri bir devlet biçiminde örgütlenmiş olan çeşitli uluslara ayrılmış yapısı yatmaktadır.
Atom bombası, bilim adamının, topluma karşı sorumluluğu konusunu ciddi bir biçimde gündeme getirmişir. Teknolojinin yalnızca bir araç olduğu, yapıcı amaçlar için de, yıkıcı amaçlar için de kullanılabileceği genel olarak kabul gören bir görüştür. Buradaki temel sorun, bu kullanım biçimini toplumların hangi süreçlerle belirleyeceği sorunudur.
İnsanlık, nükleer yıkım tehlikesini atlata-bilirse, çok yakın bir gelecekte büyük bir nüfus patlaması sorunuyla karşı karşıya gelecektir. Bu sorunun çözümünde, modern teknolojinin de yardımıyla, tutulabilecek iki yol vardır. Bunlardan birincisi doğum kontrolü yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Teknolojinin bu konuda sunduğu olanaklara, kimi ahlaki değerler ve tabular karşı çıkmaktadır. Dünya nüfusunda belirli bir dengenin sağlanabilmesi için bu çatışmanın bir biçimde çözülmesi gerekmektedir. Öte yandan en iyimser tahminler bile uygulanacak doğum kontrol programla-nyla nüfus artış hızında 20. yüzyılın sonunda ancak küçük bir azalma sağlanabileceğini öngörmektedir. Bu durumda dünya gıda üretiminin artırılması için çok yoğun çabaların harcanması gerekmektedir. Modern teknolojinin bu çabada çok büyük katkısı olacaktır.
Modern teknoloji toplumlarının karşılaştığı en önemli sorunlardan biri çevre sorunudur. İnsanoğlu yüzyıllardan beri çevreye zarar verici etkinlikler içindedir. Ama günümüzde, bir yandan nüfusun çok artmış olması, öbür yandan sanayileşmenin ulaştığı düzey, çevre sorununu dünya çapında bir bunalıma dönüştürmüştür. Bunalıma yol açan temel nedenin teknolojinin kendisi değil, insan tarafından kullanılış ve uygulanış biçimi olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Tarihin bu noktasında insanlık yok olmaya ya da sağlıklı gelişmeye giden yollardan biri arasında bir seçim yapma durumundadır.
-
emin0638
- Mesajlar: 14
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:24
- Adı Soyadı: EMİN YILMAZ
- İl: Ankara
- İlçe: Keçiören
- Okul: Hacı Mustafa Tarman Ortaokulu
- Sınıf: 6-A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
Bilgisayar parçaları nelerdir?
Anakart: Anakart bilgisayarınızın bütün parçalarının ve çevre birimlerinin bağlandığı ve bu birimlerin arasındaki iletişimi sağlayan elektronik devredir. Anakart, bilgisayarı ilk açtığınızda çalışan yazılım olan BIOS'u (Basic Input/Output System) barındırır. Diğer parçalar doğrudan üzerine "takılır" (İşlemci, RAM, sabit sürücü, ekran kartı gibi). Ayrıntılı bilgi için anakart ile ilgili bölümü inceleyebilirsiniz.
RAM: RAM bilgilerin geçici olarak depolandığı bir hafıza türüdür. Bilgisayarlar genellikle o an üzerinde çalıştıkları programlar ve işlemlerle ilgili bilgileri RAM denen bu hafıza parçasında tutarlar. Ayrıntılı bilgi için RAM ile ilgili bölümü inceleyebilirsiniz.
Kasa: Bilgisayar kasasını bilgisayarın kabuğu ve iskeleti olarak düşünebiliriz. Kasa, içerideki parçaları dışardan gelen etkilere karşı koruduğu için kabuğa, içine yerleştirilen parçalara destek olduğu ve onlar için askı görevi gördüğü için isketelete benzetilebilir.
Güç kaynağı: Güç kaynağı, prizden elektriği alıp onu bilgisayarınızın değişik parçaları için gereksinim duydukları değişik gerilimlere ayarlayan parçadır.
İşlemci: İşlemci, ya da MİB (Merkezi İşlem Birimi) (ingilizce adı CPU - Central Processing Unit), bilgisayarın beyni diyebileceğimiz parçasıdır. Bilgisayarın gerçekleştirdiği işlemlere temel oluşturan hesaplamaları yapan parçadır.
Sabit sürücü: Sabit sürücü, bilgisayarınızdaki bilgileri bilgisayarınız çalışmıyorken (bilgisayar elektriğe bağlı değilken ya da kapalıyken) sağlıklı bir şekilde saklamak için kullanılan hafıza türüdür.
Disket sürücü: Bilgisayarın disketleri okuyan parçasıdır. Ancak günümüzde veri hacimlerinin büyümesi ve hemen her türlü yazılımın ya da verinin CD'ler ya da flash diskler aracılığıyla taşınması nedeniyle önemleri azalmıştır.
CD sürücü: Bir CD sürücü, CD'ye tutulan lazer ışının optik yansımalarını okuyan bir bilgisayar parçasıdır. Bir CD sürücü, CD üzerindeki çukurları okumak üzere standart bir kırmızı lazer kullanır.
DVD sürücü: DVD sürücü, DVD'ye tutulan lazer ışının optik yansımalarını okuyan bir bilgisayar parçasıdır. Bir DVD sürücü, DVD üzerindeki çukurları okumak üzere standart bir mavi lazer kullanır.
Ekran kartı: Ekran kartı, bilgisayarın yaptığı işlemlerin sonuçlarını, CRT monitörler, LCD monitörler ya da projeksiyon cihazları üzerinden bizim algılayabileceğimiz şekilde görüntülere dönüştüren bilgisayar parçasıdır.
CD Sürücü nedir?
CD nedir? CD, "Compact Disc" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. CD'ler sayısal verilerin makineler tarafından okunabilir bir şekilde depolanabildikleri standart bir ortamdırlar. Lazer tabanlı bir okuyucu tarafından okunabilirler. CD'ler teyplerden daha hızlı ve daha doğru bilgi depolaması yapabilirler. Daha hızlıdırlar, çünkü CD üzerindeki her ize veriler ardışık olarak yazılsalar da izler doğrudan erişilebilir durumdadırlar. Bu izlere herhangi bir sıraya bağlı olmaksızın erişibileceği anlamına gelir. Daha doğrudur, çünkü veri CD'lere ikili kodlama sistemiyle yazılır, oysa teyplerde veri analog biçime dönüştürülmelidir. Ayrıca teyplerdeki "tıslama" CD'lerde yoktur.
CD sürücü nedir? : CD sürücü, CD'ye tutulan lazer ışının optik yansımalarını okuyan bir bilgisayar parçasıdır. Bir CD sürücü, CD üzerindeki çukurları okumak üzere standart bir kırmızı lazer kullanır.
Son söz : Yeni bir bilgisayar alırken izleyeceğiniz en sağlıklı yol, güvenilir bir parça satıcısıyla görüşüp, gereksinimlerinizi ortaya koymanız ve alacağınız bilgisayarı onun da öğütleri doğrultusunda oluşturmanızdır. Bu sayfadaki bilgiler, size sadece genel bir fikir vermesi açısından bir araya getirilmişlerdir.
Disket sürücü nedir?
Disket nedir? Disketler ince ve esnek bir manyetik veri depolama ortamıdırlar ve genellikle kare ya da dikdörtgen bir plastik muhafaza içine yerleştirilmişlerdir.
Disket sürücü: Bilgisayarın disketleri okuyan parçasıdır. Ancak günümüzde veri hacimlerinin büyümesi ve hemen her türlü yazılımın ya da verinin CD'ler ya da flash diskler aracılığıyla taşınması nedeniyle önemleri azalmıştır. Bununla birlikte beklenmedik durumlarda kullanılabilecek bir veri aktarım biçim olduğu için bilgisayarınızda bulunması uygundur.
Son söz: Yeni bir bilgisayar alırken izleyeceğiniz en sağlıklı yol, güvenilir bir parça satıcısıyla görüşüp, gereksinimlerinizi ortaya koymanız ve alacağınız bilgisayarı onun da öğütleri doğrultusunda oluşturmanızdır. Bu sayfadaki bilgiler, size sadece genel bir fikir vermesi açısından bir araya getirilmişlerdir
Anakart: Anakart bilgisayarınızın bütün parçalarının ve çevre birimlerinin bağlandığı ve bu birimlerin arasındaki iletişimi sağlayan elektronik devredir. Anakart, bilgisayarı ilk açtığınızda çalışan yazılım olan BIOS'u (Basic Input/Output System) barındırır. Diğer parçalar doğrudan üzerine "takılır" (İşlemci, RAM, sabit sürücü, ekran kartı gibi). Ayrıntılı bilgi için anakart ile ilgili bölümü inceleyebilirsiniz.
RAM: RAM bilgilerin geçici olarak depolandığı bir hafıza türüdür. Bilgisayarlar genellikle o an üzerinde çalıştıkları programlar ve işlemlerle ilgili bilgileri RAM denen bu hafıza parçasında tutarlar. Ayrıntılı bilgi için RAM ile ilgili bölümü inceleyebilirsiniz.
Kasa: Bilgisayar kasasını bilgisayarın kabuğu ve iskeleti olarak düşünebiliriz. Kasa, içerideki parçaları dışardan gelen etkilere karşı koruduğu için kabuğa, içine yerleştirilen parçalara destek olduğu ve onlar için askı görevi gördüğü için isketelete benzetilebilir.
Güç kaynağı: Güç kaynağı, prizden elektriği alıp onu bilgisayarınızın değişik parçaları için gereksinim duydukları değişik gerilimlere ayarlayan parçadır.
İşlemci: İşlemci, ya da MİB (Merkezi İşlem Birimi) (ingilizce adı CPU - Central Processing Unit), bilgisayarın beyni diyebileceğimiz parçasıdır. Bilgisayarın gerçekleştirdiği işlemlere temel oluşturan hesaplamaları yapan parçadır.
Sabit sürücü: Sabit sürücü, bilgisayarınızdaki bilgileri bilgisayarınız çalışmıyorken (bilgisayar elektriğe bağlı değilken ya da kapalıyken) sağlıklı bir şekilde saklamak için kullanılan hafıza türüdür.
Disket sürücü: Bilgisayarın disketleri okuyan parçasıdır. Ancak günümüzde veri hacimlerinin büyümesi ve hemen her türlü yazılımın ya da verinin CD'ler ya da flash diskler aracılığıyla taşınması nedeniyle önemleri azalmıştır.
CD sürücü: Bir CD sürücü, CD'ye tutulan lazer ışının optik yansımalarını okuyan bir bilgisayar parçasıdır. Bir CD sürücü, CD üzerindeki çukurları okumak üzere standart bir kırmızı lazer kullanır.
DVD sürücü: DVD sürücü, DVD'ye tutulan lazer ışının optik yansımalarını okuyan bir bilgisayar parçasıdır. Bir DVD sürücü, DVD üzerindeki çukurları okumak üzere standart bir mavi lazer kullanır.
Ekran kartı: Ekran kartı, bilgisayarın yaptığı işlemlerin sonuçlarını, CRT monitörler, LCD monitörler ya da projeksiyon cihazları üzerinden bizim algılayabileceğimiz şekilde görüntülere dönüştüren bilgisayar parçasıdır.
CD Sürücü nedir?
CD nedir? CD, "Compact Disc" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. CD'ler sayısal verilerin makineler tarafından okunabilir bir şekilde depolanabildikleri standart bir ortamdırlar. Lazer tabanlı bir okuyucu tarafından okunabilirler. CD'ler teyplerden daha hızlı ve daha doğru bilgi depolaması yapabilirler. Daha hızlıdırlar, çünkü CD üzerindeki her ize veriler ardışık olarak yazılsalar da izler doğrudan erişilebilir durumdadırlar. Bu izlere herhangi bir sıraya bağlı olmaksızın erişibileceği anlamına gelir. Daha doğrudur, çünkü veri CD'lere ikili kodlama sistemiyle yazılır, oysa teyplerde veri analog biçime dönüştürülmelidir. Ayrıca teyplerdeki "tıslama" CD'lerde yoktur.
CD sürücü nedir? : CD sürücü, CD'ye tutulan lazer ışının optik yansımalarını okuyan bir bilgisayar parçasıdır. Bir CD sürücü, CD üzerindeki çukurları okumak üzere standart bir kırmızı lazer kullanır.
Son söz : Yeni bir bilgisayar alırken izleyeceğiniz en sağlıklı yol, güvenilir bir parça satıcısıyla görüşüp, gereksinimlerinizi ortaya koymanız ve alacağınız bilgisayarı onun da öğütleri doğrultusunda oluşturmanızdır. Bu sayfadaki bilgiler, size sadece genel bir fikir vermesi açısından bir araya getirilmişlerdir.
Disket sürücü nedir?
Disket nedir? Disketler ince ve esnek bir manyetik veri depolama ortamıdırlar ve genellikle kare ya da dikdörtgen bir plastik muhafaza içine yerleştirilmişlerdir.
Disket sürücü: Bilgisayarın disketleri okuyan parçasıdır. Ancak günümüzde veri hacimlerinin büyümesi ve hemen her türlü yazılımın ya da verinin CD'ler ya da flash diskler aracılığıyla taşınması nedeniyle önemleri azalmıştır. Bununla birlikte beklenmedik durumlarda kullanılabilecek bir veri aktarım biçim olduğu için bilgisayarınızda bulunması uygundur.
Son söz: Yeni bir bilgisayar alırken izleyeceğiniz en sağlıklı yol, güvenilir bir parça satıcısıyla görüşüp, gereksinimlerinizi ortaya koymanız ve alacağınız bilgisayarı onun da öğütleri doğrultusunda oluşturmanızdır. Bu sayfadaki bilgiler, size sadece genel bir fikir vermesi açısından bir araya getirilmişlerdir
-
EBRAR D
- Mesajlar: 9
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:36
- Adı Soyadı: ebrar doğan
- İl: Ankara
- İlçe: kecıoren
- Okul: hacı mustafa tarman
- Sınıf: 6/A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
musti efeninkine gelin bırlestırelim
-
mustafaemre12
- Mesajlar: 25
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:22
- Adı Soyadı: mustafa emre
- İl: Ankara
- İlçe: keçiören
- Okul: hacı mustafa tarman ortaokulu
- Sınıf: 6/A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
* İdrarın zifiri karanlıkta parladığını
* Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini
* Hapşırmayı engellemeye çalışırsan, başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini
* Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini
* Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını
* Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını
Farelerin ve atların kusamadıklarını
* Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu,
* Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını,
* 1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını
* Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu
* Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
* Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
* Eğer çok şiddetli hapşırırsan, kaburgalarından birini kırabileceğini
* Hapşırmayı engellemeye çalışırsan, başındaki veya boynundaki damarlardan birinin yırtılabileceğini ve ölebileceğini
* Hapşırdığın sırada gözlerini açık tutmaya çalışırsan, yerlerinden fırlayabileceklerini
* Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını
* Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konuşmadığını
Farelerin ve atların kusamadıklarını
* Kendi dirseğini yalamanın imkansız olduğunu,
* Ördeğin vakvaklamasının yankı yaratmadığını ve bunu kimsenin açıklayamadığını,
* 1 saat süreyle kulaklıkla birşey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırdığını
* Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz olduğunu
* Günışığından daha fazla yararlanmak için saat uygulamasını Benjamin Franklin başlatmıştır.
* Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.
-
bayarmetin
- Mesajlar: 8
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:34
- Adı Soyadı: metin bayar
- İl: Ankara
- İlçe: keçiören
- Okul: hacimustaftarmanortaokulu
- Sınıf: 6/A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
Sahip olduğu tüm toprakları göz önünde bulundurursanız, en fazla zaman diliminde toprağı olan ülke Fransa. Ardından gelen ABD 11, Rusya ise 9 zaman dilimini kapsamaktadır.ko
-
emin0638
- Mesajlar: 14
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:24
- Adı Soyadı: EMİN YILMAZ
- İl: Ankara
- İlçe: Keçiören
- Okul: Hacı Mustafa Tarman Ortaokulu
- Sınıf: 6-A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
Facebook'ta PaylaşTwitter'da PaylaşPinterest'te PaylaşBunu E-postayla Gönder
Göz Yanılması, Şaşırmak
Gözlerimiz belli kurallar çerçevesinde çalışan organlarımızdır. Saniyede 25 - 30 görüntü karesini yakalar ve beynimize iletirler. Saniyede bu kadar görüntünün ardı ardına ve devamlı olarak iletilmesi ve yine bu görüntülerin aralarında çok fark olmamaları akıcılık sağlar ve her an her şeyi sanki hiç bir şey kaçırmadan gördüğümüz izlenimi yaratır.
Baktıkça hareket eden göz yanılmaları
Bu tür yanılmalar da gözlerimiz algı gecikmesi sebebiyle yanılırlar. Örneğin bu tür bir resme bakarken, resmin bir noktasından öbür noktasına, önceki baktığımız bölgenin görüntüsü halen gözümüzden izi gitmeden diğer bir noktasına bakmaya başlarız. Ve bu iki görüntü bir hareketi tamamlar nitelikte olursa sanki hareket ediyormuş yanılgısı oluşur. Eğer bu tür görüntülere gözlerinizi sanki yapıştırıcıyla yapıştırmış gibi hiç kımıldatmadan bakabilseydik, görüntülerde hiç bir hareketlenmenin olmadığını görürdük. Kısaca göz yanılmalarına neden olan yine kendi göz hareketlerimizdir.
Paradokslar
Paradoks kelime anlamı itibariyle çelişki demektir. Bu çelişki görüntü üzerine uygulandığında buna çelişkili görsel kısır döngü denebilir. Kabul ediyorum güzel uydurma oldu. Şimdi bu çelişen görsel kurallar sadece 2 boyut üzerine uygulanabilir. Her ne kadar üç boyutlu görünen aslında 2 boyutlu olan paradokslar hiç bir zaman üç boyutlu olarak üretilemezler. Yani ahşap bir görüntü olarak çizilen paradokslar hiç bir zaman marangoza yaptırılamazlar. Yaptırılsa bile bu paradoksa başka bir açıdan bakıldığında (alttan üstten vs.) çok saçma sapan bizi şaşırtmayan "bu ne böyle" diyeceğiniz bir şey olurdu.
Optik illüzyonlar
Optik illüzyonlar genellikle fotoğrafçılıkta yapılan bir şeydir. Örneğin pizza kulesini devrilmesin diye tutan insanlar veya güneşe sigarasını değdirerek yakan insanlar ve benzeri. Bu tür yanılsamalarda farklı odaklama teknikleriyle ikisinden çok çok uzakta ve arka arkaya duran nesnelerin, sanki yan yanaymış gibi fotoğraflanmasından ibarettir.
Göz Yanılması, Şaşırmak
Gözlerimiz belli kurallar çerçevesinde çalışan organlarımızdır. Saniyede 25 - 30 görüntü karesini yakalar ve beynimize iletirler. Saniyede bu kadar görüntünün ardı ardına ve devamlı olarak iletilmesi ve yine bu görüntülerin aralarında çok fark olmamaları akıcılık sağlar ve her an her şeyi sanki hiç bir şey kaçırmadan gördüğümüz izlenimi yaratır.
Baktıkça hareket eden göz yanılmaları
Bu tür yanılmalar da gözlerimiz algı gecikmesi sebebiyle yanılırlar. Örneğin bu tür bir resme bakarken, resmin bir noktasından öbür noktasına, önceki baktığımız bölgenin görüntüsü halen gözümüzden izi gitmeden diğer bir noktasına bakmaya başlarız. Ve bu iki görüntü bir hareketi tamamlar nitelikte olursa sanki hareket ediyormuş yanılgısı oluşur. Eğer bu tür görüntülere gözlerinizi sanki yapıştırıcıyla yapıştırmış gibi hiç kımıldatmadan bakabilseydik, görüntülerde hiç bir hareketlenmenin olmadığını görürdük. Kısaca göz yanılmalarına neden olan yine kendi göz hareketlerimizdir.
Paradokslar
Paradoks kelime anlamı itibariyle çelişki demektir. Bu çelişki görüntü üzerine uygulandığında buna çelişkili görsel kısır döngü denebilir. Kabul ediyorum güzel uydurma oldu. Şimdi bu çelişen görsel kurallar sadece 2 boyut üzerine uygulanabilir. Her ne kadar üç boyutlu görünen aslında 2 boyutlu olan paradokslar hiç bir zaman üç boyutlu olarak üretilemezler. Yani ahşap bir görüntü olarak çizilen paradokslar hiç bir zaman marangoza yaptırılamazlar. Yaptırılsa bile bu paradoksa başka bir açıdan bakıldığında (alttan üstten vs.) çok saçma sapan bizi şaşırtmayan "bu ne böyle" diyeceğiniz bir şey olurdu.
Optik illüzyonlar
Optik illüzyonlar genellikle fotoğrafçılıkta yapılan bir şeydir. Örneğin pizza kulesini devrilmesin diye tutan insanlar veya güneşe sigarasını değdirerek yakan insanlar ve benzeri. Bu tür yanılsamalarda farklı odaklama teknikleriyle ikisinden çok çok uzakta ve arka arkaya duran nesnelerin, sanki yan yanaymış gibi fotoğraflanmasından ibarettir.
-
AbdulkadirÜnsal
- Mesajlar: 9
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:31
- Adı Soyadı: AbdulkadirÜnsal
- İl: Ankara
- İlçe: Keçiören
- Okul: HacıMustafaTarmanOrtaokulu
- Sınıf: 6/A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
Kara delikten çıkılabilirmi 
-
ibrahim0789
- Mesajlar: 8
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:21
- Adı Soyadı: ibrahimcelemen
- İl: Ankara
- İlçe: ayvalı
- Okul: hacı mustafa tarman
- Sınıf: 6/a
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
başkanlığa aday musa oyunuzu bekliyor

-
emin0638
- Mesajlar: 14
- Kayıt: 10 Eki 2014, 13:24
- Adı Soyadı: EMİN YILMAZ
- İl: Ankara
- İlçe: Keçiören
- Okul: Hacı Mustafa Tarman Ortaokulu
- Sınıf: 6-A
Re: MUSTAFA VE ALPERİN TEKNOLOJİ BANKASI
Sevgili Abdulkadir karadelikten çıkış olamaz .ÇÜnkü karadelik sonu olmayan bir kimyasal olaydır.
